Bundan tam 56 yıl önce, İsveç’in başkenti Stockholm’de, daha sonra ismiyle pek maruf bir girişim olarak tekrarlanacak olan “Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi” 1967 yılının 2 ile 10 Mayıs günleri arasında düzenlenen ilk oturumunda toplanarak çalışmalarına başladı.
Nisan 1966 tarihinde ilk bildirisi İngiliz filozof ve bilimci Bertrand Russel tarafından yayınlanan ve aynı yılın Kasım ayında kuruluşu açıklanan “Tribunal”in dünyaca ünlü üyeleri şu isimlerden oluşuyordu:
1- Wolfgang Abendroth (Almanya)
2- Gunther Anders (Almanya)
3- Mehmet Ali Aybar (Türkiye)
4- Lelio Basso (İtalya)
5- Simone de Beauvoir (Fransa)
6- Stokely Carmichael (ABD)
7- Lazaro Cardenas (Meksika)
8- Lawrence Daly (İskoçya)
9- Vladimir Dedijer (Yugoslavya)
10- David Dellinger (ABD)
11- Isaac Deutscher (Polonya)
12- Amado V. Hernandez (Filipinler)
13- Mahmud Ali Kasuri (Pakistan)
14- Floyd Mc Kissick (ABD)
15- Kinju Morikawa (Japonya)
16- Shoichi Sakata (Japonya)
17- Jean Paul Sartre (Fransa)
18- Laurent Schwartz (Fransa)
19- Bertrand Russel (İngiltere)
20- Tarık Ali (İngiltere)
21- A. J. Ayer (İngiltere)
22- James Baldwin (ABD)
23- Miguel Angel Estralla (Arjantin)
24- Haika Grossman (İsrail)
25- Gisele Halimi (Fransa)
26- Melba Hernandez (Küba)
27- Sara Lidman (İsveç)
28- Carl Oglesby (ABD)
29- Alice Walker (ABD)
30- Peter Weiss (Almanya)
NOT: ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarının yargılanacağı bu uluslararası mahkemeye, bugünlerde İsrail eski Başbakanı Ehud Barak ve pedofili hükümlüsü iken hapishanede şüpheli bire şekilde ölen J. Epstein ile birlikte gizemli toplantılar düzenlediği ortaya çıkan dilbilimci Noam Chomsky ise, davet edildiği halde katılmamıştı.
15 Kasım 1966 tarihinde Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin şu soruların cevaplarını arayacağı açıklanmıştı:
“Kendimizi, yaptırım uygulama yetkisi olmasa bile, diğerlerinin yanı sıra aşağıdaki soruları yanıtlamak zorunda kalacak bir Mahkeme oluşturuyoruz:
1. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti (ve Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Kore Hükümetleri) uluslararası hukuka göre saldırı eylemleri gerçekleştirdi mi?
2. Amerikan ordusu, savaş yasalarının yasakladığı yeni silahları denedi veya savaş hukukuna göre yasak olan silahları kullandı mı?
3. Hastaneler, okullar, sanatoryumlar, barajlar vb. gibi tamamen sivil nitelikteki hedeflere bombardıman yapıldı mı ve bu hangi ölçekte gerçekleşti?
4. Vietnamlı mahkûmlar savaş kanunlarının yasakladığı insanlık dışı muameleye ve özellikle işkence veya sakatlamaya maruz kaldılar mı? Sivil halka karşı haksız misillemeler, özellikle de rehinelerin infazı oldu mu?
5. Zorunlu çalışma kampları oluşturuldu mu, nüfusun sınır dışı edilmesi veya nüfusu yok etmeye yönelik ve hukuken soykırım eylemleri olarak nitelendirilebilecek başka eylemler oldu mu?”
Uluslararası Mahkeme'nin Türk üyesi Mehmet Ali Aybar'ın başkanlığında oluşturulan bir heyet Vietnam'a giderek, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin doğru ve nesnel bir karar verebilmesini sağlayacak delilleri toplamak üzere incelemelerde bulundu.
Tüm çalışmaların sonunda, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin ulaştığı sonuçlar şöyleydi:
1- ABD hükûmeti uluslararası hukuka göre Vietnam'a karşı saldırı suçu işlemiştir.
2- ABD hükûmeti ve silahlı kuvvetleri Sivil hedeflere karşı yoğun ve sistemli bombardıman yaptığı için suçlu bulunmuştur.
3- Tayland hükûmeti, ABD'nin işlediği saldırı suçuna ortaklık ettiği için suçlu görülmüştür.
4- Filipinler hükûmeti, ABD'nin işlediği saldırı suçuna ortaklık ettiği için suçlu görülmüştür.
5- Japonya hükûmeti, ABD'nin işlediği saldırı suçuna ortaklık ettiği için oy çokluğu ile suçlu görülmüştür. Kararın aleyhine oy kullanan üyeler Japonya'nın ABD'ye hatırı sayılır yardımı dokunduğunu ancak saldırı suçuna iştirak ettiğini düşünmediklerini belirtmişlerdir.
6- ABD hükûmeti uluslararası hukuka göre Laos'a karşı saldırı suçu işlemiştir.
7- ABD silahlı kuvvetleri savaş hukukunca yasaklanan silahlar kullanmıştır.
8- ABD silahlı kuvvetleri savaş esirlerine savaş hukukunca yasaklanan muamelelerde bulunmuştur.
9- ABD silahlı kuvvetleri sivillere uluslararası hukukça yasaklanan insanlık dışı muamelelerde bulunmuştur.
10- ABD hükûmeti Vietnam halkına karşı soykırım yapmaktan suçlu bulunmuştur.
Türklerin 20. Yüzyıl'da uygarlığa ne gibi bir katkıları olmuştur, sorusunu sorduğumuzda, ben bu soruyu gururla iki noktada açıklıyorum:
Birincisi, sınırsız ve bencil çıkarları için dünya halklarını katletmekten, dünyanın her bölgesinde itaat ettiremediği milletlere karşı savaş çıkarma, kendisi dışındaki milletlere karşı şiddet uygulama hakkını kendisinde gören ABD emperyalizmine karşı dünyada ilk kez oluşturulan ve tüm dünyada meşru ve saygın üyelere sahip olan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin en önemli üyelerinden birisinin bir Türk olması.
İkincisi ise, dünyayı barbar bir vahşete sürükleyen Alman emperyalizmine karşı dünya halklarının zaferini simgeleyen, Berlin'de bulunan Alman Parlamentosu'nda faşizmin sembolü bayrağı indiren Kızıl Ordu askerlerinin içerisinde iki Türk kökenli yiğit savaşçının olmasıdır.
Türklerin insanlığın ulaştığı uygarlık seviyesine bu iki noktada katkı yapması, uygarlığın koruma altında olmasının teminatı, insanlığın barışı korumadaki kararlılığının en sembolik iki göstergesidir.
Uygarlıktan söz ettiğimizde hemen aklına otomobiller, teknoloji, yüzlerce katlı yapılar gelen dostlara şunu söyleyebilirim: Yanlıyorsunuz; Uygarlık bir düşüncedir. Binalar, mallar vs değil.
İnsanlığın ulaştığı uygarlık seviyesini ise, barış içerisinde birarada yaşama iradesine yapılan katkı belirler.
İnsanlığın her döneminde barışı tehdit eden saldırgan güçler vardı.
Ancak, barışı korumak amaçlı örgütlenmelerin ortaya çıkması ve bu örgütlenmelerin uluslar ötesi yapısal karakterde oluşması 20. yüzyıla has bir durumdur.
20. yüzyılın en büyük iki vahşet eyleminde de Türkler dünya barışının korunmasında aktif görev almışlardır.
Hem Alman faşizmine karşı mücadelenin zaferini simgeleyen eylemde ve hem de ABD emperyalizminin Hindiçini'ndeki barbar saldırganlığının dünyaya anlatılmasında rol alan bu yiğitler Türk milletinin ölümsüz kahramanlarıdır.
Türklerin uygarlık mirasına katkısı bu yüzden oldukça önemlidir ve bunu doğru anlayarak gelecek kuşaklara mirasımız olarak kayıt altına almalıyız.
Selam Ali Riza Bey,Güzel bir yazi:)Keske Kremlindeki kizil bayragida Türkler inderselerdi de gururumuz katlansaydi. O tarihlerde Stalin rejimide pek insalcil sayilmazdi, en azindan milyonlarca Türkün katili oldugundan süphemiz yok. Siz Sabur Isimbet isimli bir Türkistanliyi tanidinizmi? Bu adam Azatlik Radyosunda calismis ve Bavyeranin meshur basbakinina danismanlik yapmis. Malum, Almanlar yeniden birlisme planlari yapiyorlardi. Ben Sabur Isimbet'i 82 yasindayken tanidim. O hala KGB nin kendini öldürmeye gelebilecegini sanir cok korkardi garip. Dogdugu yerlere gidip görmeyi cok isterdi ama, gücü yoktu garibin.