İstanbul
DOLAR28.9487
EURO31.4063
ALTIN1893.8
Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

Mail: [email protected]

O MAHUR BESTE ÇALAR KULAKLARIMDA...

Güney İsveç’te Malmö’deyim.

Pencere kıyısına oturmuşum.

Hava soğuk, kurşun gibi ağır...

Soğuk, gri, puslu...

İçimde bir sıkıntı, bir sıkıntı...

Kulaklarımda Atilla İhan’ın “Üç fidan” için yazdığı Ahmet Kaya’nın ölümsüzleştirdiği şarkı:

O Mahur Beste Çalar

Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnız

O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız

Gitti dostlar, şölen bitti, ne eski heyecan, ne hız

Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız

O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız

 

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı, sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri, aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan, ortalık karardı

O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız

 

Bitmez sazların özlemi daha sonra, daha sonra

Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzar, hazırlık sonbahara

O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız

....

Sevgili Özer Yavuz Facebook hesabında yazmış:

Mustafa Kemal Çamkıran öldü”.

Aydınlıkçı önderlerden.

12 Eylül dönemi Almanya’da tanımıştım. Türkiye Halk Birlikleri Federasyonu’nu kurmuştuk.

Tok sesli, şiir okur gibi konuşan, güven veren ve kendini çabucak sevdiren, “Çamkıran’ımız”.

Özer de aynı gelenekten gelen devrimci arkadaşım; artık aramızda olmayan, dobra konuşmasıyla aklıma çakılmış mücadele arkadaşım Fatma Yavuz’un eşi.

İsveç Türkiye Halk Birliği’nde “Sılaya Doğru” bölgesel radyomuzu kurmuştuk.

Devrimci Gazeteci Yazar arkadaşım Erol Sever ile Fatma haberleri okurlardı.

1971 yılında Viyana’da tanıştığım kadim dostum Aydınlıkçı Erol Sever de yok artık aramızda...

....

Can dostum İhsan Doğan’ın ölümünü Sevgili Hamza Yalçın’ın sosyal medya paylaşımından öğreniyorum.

Hamza, can kardeşini devrimci mücadelede kaybetmiş.

Kendisi de büyük acılar çekmesine karşın İsveç’te Eğitim ve Dayanışmahareketini başlatmış, acılarını yüreğine gömmüş, yüzünden gülümsemesi hiç eksilmeyen kararlı bir devrimci.

Aklınıza gelecek bütün işkencelerden geçtikten sonra işkencecisine, sen de hiç mi utanma yok? diyebilen delikanlı.

....

Ah İhsan...

O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.

Anılarım beni yıllar öncesinin Stockholm’üne götürüyor.

Stockholm’ün kahkahalarımızla ısıttığımız, o karanlık, karlı, fırtınalı, soğuk geceleri...

Ben, Ersen (Olgaç) ve İhsan,... Ah, devrimcilerin “Kızıl Avukat’ı”...

Üç arkadaş hemen hergün buluşuyorduk bir dönem.

İhsan Cepheci, Ersen Troçkist, ben Aydınlıkçı...

Birbirini beklentisiz, olduğu gibi seven üç arkadaş...

Son kez Mihri Abi (Belli) onlara geldiğinde görmüştüm İhsan’ı. Mihri Abi ile geniş bir söyleşi yapmıştım.

Mihri ve Sevim Belli bir süre İsveç’te kalmış, sonra Türkiye’ye dönmüşlerdi.

Zaman zaman İsveç’e geldiklerinde İhsan ve Yasemin Doğan çiftinin evinde kalırlardı.

Ben daha sonra Güney İsveç’e Malmö’ye taşındım, oradan Türkiye’ye, bağımız koptu.

Sevim Abla’yı da yıllar önce bir kez İstanbul’daki evlerinde ziyaret etmiştim. Çok uzun zaman oldu. İstanbul’a gitmeliyim.

....

Aylar sonra Malmö’deyim ve İhsan’ın da artık yüreklerimize gömüldüğünü öğreniyorum.

Anılarım beni geçmişe götürüyor.

Sigara dumanından göz gözü görmeyen mekanlarda, caz ve blues tınıları altında acımızı bal eylediğimiz günler.

En ciddi tartışmaların asmaya başladığı çehrelerin zekice mutluluğa çevriliverdiği sohbetler...

İsveçlilerinkırmızı şarap sosyalistleridedikleri gibiyiz.

Bir keresinde 1 Mayıs yürüyüşüne katılmışız. Millet boş boş konuşuyor, oyalanıyor.

İhsan ile Ersen’e “Yahu artık boşverin, gidelim başımızın çaresine bakalım” dedim.

Bir kahkaha koptu.

Stockholm’ün ünlü Kraliyet Parkı Kungsträdgården yakınlarında bir mekana gittik.

İhsan, Ersen, Orhan Savaşçı, Gülay Ünüvar Özdeş ve ben...

Bir tartışma başladı. Ersen baskın. Diğerleri başa çıkamıyor.

Gülay da en sert bakışlı yufka yüreklilerimizden.

Baktı başa çıkamıyor, bastı espriyi, “hadi be sende! Sen en ucuz biranın hangi meyhanede olduğundan başka ne bilirmişsin?!.

Ersen önce bir parçacık morardı, ama kopan kahkaha karşısında o da koptu...

Buluşmalarımızın adı o günden sonra “başımızın çaresine bakalım” kaldı.

Saniyesini ayık bırakmak istemiyorduk sanki gecelerin.

Konuşmalarımızın merkezinden hep 1968’in Evet İsyan, birgün mutlaka kuracağız herşeyi yeniden” şiirleri yansıyor...

Ve inadına umudu, kararlılığı, azmi haykırıyoruz kahkahalarımızda.

....

THKC kurucularından Orhan Savaşçı ve THKO kurucularından Gülay Ünüvar Özdeş epeyce zaman önce aramızdan ayrılmıştı.

Ölünceye dek inandıkları yoldan ayrılmamışlardı. İhsan da öyle. 2023 Nisan ayında da İhsan yüreğimize gömülmüş.

İnternette bir arama yaptım sadece Ragıp Zarakoğlu yazmış. İhsan’ın ve Niyazi Dalyancı’nın gidişini anlatmış. Niyazi Dalyancı da eskilerden. Devrimci bir gazeteci. Bağımsız Basın Ajansı’nda çalıştığı dönemlerde tanımıştım.

Zarakoğlu ikisini de güzel anlatmış, ellerine sağlık: https://www.evrensel.net/yazi/92796/ihsan-dogan-sinan-oza-ve-niyazi-dalyanci-icin

....

Niyazi deyince, anmadan geçemeyeceğim iki dost devrimci gazeteci daha var. İş için Türkiye’ye geldiğimde çok yardımlarını gördüğüm iki gazeteci daha var: Varlık Özmenek (Arap) ve Osman Arolat (Oralet Osman)...

....

Fırtınalı 1960’lı yıllardan, 12 Mart 1971 Amerikancı Faşist darbenin karanlık zindanlarından, 12 Eylül 1980 Amerikancı faşist darbenin işkencehanelerinden geçmişti İhsan.

1980’li yılların sonları olmalı...

İsveç Radyosunda 12 Eylül’ün işkencelerinden geçenlerle program yapmak istiyorum. Radyoda çalışan Can Saydam’ın komşusu Lars psikologdu. Kızıl Haç’ta işkence görenlerin sorunlarıyla ilgileniyordu. İhsan’ı da tanıyordu.

İhsan gördüğü işkenceleri anlatmak istemiyordu.

Yaygarayı sevmeyen bir yapısı vardı. Kızardı, ağzına geleni söylerdi, çekinmezdi. Ama yaşadıklarından yaptıklarından ya da kendine yapılanlardan övünme payı çıkarmazdı. İyi kötü bir program yaptık. Kitaplarının reklamını yapmayı sevmezdi. Ama onlardan da konuştuğumuzu, birkaç şiirini anlattığını anımsıyorum.

İhsan’ı Sina Oza adıyla yazdığı şiirlerle, kitaplarıyla anımsayacağız.

Kaybettiğimiz tüm devrimci dostlarımızı sevgi ve özlemle anıyorum. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Babam ve Fil

Ki, öleceğini sezince

fil mezarlığına ağır ağır gider

yoldaşlarının yanına

babam da benzer durumdayken

köy muhtarıyla anlaşıp

bir tepenin en güzel yerini kendine

mezar satınaldı

anam geri kalır mı?

yirmi yıl sonra oraya yerleşti

şimdi mışıl mışıl uyuyorlar

‘Ege denizi kararınca dağlar uykuya dalar'

o güzel devrimci şarkıyı

en hüzünlü zamanlarımızda

gençliğimizde söylerdik

işte külüm oraya serpilecek

Sinan Oza

Stockholm-Söder 8 ağustos 2017

(Seval Nuray Başgül’ün FB sayfasından alınmıştır.)

Güle güle Kızıl Avukat...

O mahur beste çalar, müjganla biz ağlaşırız...

https://www.youtube.com/watch?v=S6UxgbOy4I0

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar