İstanbul
DOLAR28.9068
EURO31.6105
ALTIN1897.1
Osman Selim Kocahanoğlu

Osman Selim Kocahanoğlu

Mail: [email protected]

MEDRESE GALERİSİNDE BİR SÜPER MÜRŞİD -2

(Önceki yazının devamı)

Gençlik yıllarında mistik ürpertili şiirleriyle dikkati çeken Necip Fazıl, kadın bacaklarına tapacak kadar şehvet düşkünü şiirler yazmış, inişli çıkışlı yollardan geçerek tarikat dehlizlerine sığınmıştır. Gençlik yıllarında içki, kumar, kadın tutkusu ayyuka çıkan, Zurnik'in Beyoğlu meyhanesinde basılan bu adam, en hızlı Kemalist iken, sonunda Abdülhakim Arvasi dergahında hidayete erecektir. "O ve Ben" kitabını bunun için yazılır. Arvasi öyle mübarek bir evliyadır ki, Hakkari'de iken "dişi cinlerle evlenip bundan doğan kızını Eyüp tekkesindeki hizmetkarı ile evlendirir.(Bkz.Evliyalar Ansiklopedisi, C.I)

Derviş Mehmet Kubilay’ın başını testere ile kestiğinde (1930) “ Türkiye’nin nüfus kütüklerindeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın” diyecek kadar tavizsiz devrimci. Gazi’nin ölümü ardından en anlamlı yazıları yazan kişi:

(…) Benim gözümde ATATÜRK, ölüm hükmü giymiş bir milleti şahlandırdı. Mucize çapında bir askerlik planıyla muzaffer kıldırdı. Sonra fikir ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti…Mustafa Kemal ve Atatürk… İnkılabcı Atatürk, Tanzimattan beri Türk cemiyetinin Avrupa medeniyet manzumesine kavuşturulması yolunda girişilen yarım teşebbüsleri tam randımanlı hamleler haline getirdi. Türk cemiyetinin, Tanzimattan beri alev alev yanan kafası ve ruhiyle bir türlü kararını bulamadığı, hududunu çizemediği, neyi alıp neyi alamıyacağını kestiremediği medenileşme davasını, bütün şarkı topyekûn vermek ve yerine bütün garbı topyekûn almak şeklinde kökünden halletti.... Milli Kahramanın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini teselliye muktediriz: Teknesinde Atatürk’ü yoğuran soylu Türk milletinin, için için tekevvünleriyle aynı çapta kahramanlara daima gebe kalacağı emniyeti…”

Freud ve Habermas’ın kişilerin ideolojik bilinçlerini analiz için, çocukluk yıllarına inmek gerekir tezi burada da geçerli. Çocukluğunu yazmayan her biyografi eksiktir. Kemalizmin stepnesi iken “Atatürk bir gün dirilecektir” yazılarını yazan adam, gün gelip hepsini çöp sepetine atıp tarikat dehlizlerinde iman tazeleyecektir. Arvasi tekkesinin “ham sofu kaba yobazları” arasına evrillir.

Necip Fazıl, İzmir suikastinde idamla yargılanırken intihar eden Kara Kemal ile baba tarafından amcazade çocuğudur. CHP genel sekreteri Memduh Şevket Esendal da öyle. 1943 seçimlerinde Maraş’tan listeye koymuş, ancak Hasan Ali Yücel’in uyarısı üzerine İsmet Paşa üzerini kırmızı kalemle çizmiştir. Bundan sonrası “mitoloji, evliya ve keramet kültürünün hafakan” dehlizleridir. Kendini göstermek için Büyük Doğu ile siyasi ajitasyona yönelir(1949). Yahudi mason düşmanı hastalıklı bir tarih yorumcusudur. Cevat Rıfat’ın “Siyonist düşmanlığı” derginin baş köşesindedir. Mason ve dönme listeleri yayınlanır. Menderes kabinelerinin masonlarla dolu olduğundan habersiz.

Dönme Ahmed Emin bir yazısında, sanki “ Büyük Doğu’ya çatmıyor, Allah ve Rasulüne tavır alıyordu!” (22 Kasım 1952). Derginin bu sayısını eline alan 17 yaşındaki Hüseyin Üzmez “ dönme ve münafıkları öldürmeye ” hazır hale gelmiştir. Menderes’in Malatya gezisine katılan Ahmet Emin’e bir suikast yapılmış ama kurtulmuştur. Süper Mürşidimiz, Cevat Rifat ve O.Y. Serdengeçti ile Malatya cezaevine konulur. Yılanlar ve çiyanlarla aynı koğuşa girmek nasıl bir şeydir? Yoldaşlar birbirini “kumarbaz ve davaya ihanetle” suçlarlar...

Menderes dalkavuğu olarak, gün gelecek İsmet Paşa için “kefen biçme zamanı geldiğini” yazacak, taş doldurulmuş kamyonlar Uşak ve Topkapı’da yolunu kesecektir. Dalkavuk sürüsünün tüm kirli çamaşırları Yassıada’da ortaya çıkar. Burhan Belge’nin metres paraları, Necip Fazıl’ın kumar borçları örtülü ödenekten ödenmiştir. Menderes'e yazdığı “CAİZE” şiirleriyle örtülü ödenekten en çok ziftlenen kişidir. Karakter ve ahlak zaafını gösteren mektuplar Yassıada duruşmalarında ortaya çıkmıştır.

Yassıada'dan çıkınca sıfatı düşük olmuştur. Abdi İpekçi'ye verdiği cevap utanılacak bir cümle ile biter. Menderes için yazdığı “caize şiirlerini” Çoban Sülü' için yazamaz, çünkü düşükler arasına girmiştir. Erbakan ve Türkeş gibi marjinallere yanaşır, Kalpaklı Derviş’in(MEŞE) Bugün gazetesine sokulur. Yeni şıvgın taşralı molozların benliğine paslı çivi saplamak için Anadolu turuna çıkarılır. Tüm sermayesi Yahudi / mason / dönme / komünist şeytanlığıdır. Mustafa isimleri onun için bir metafordur: “… Bir yanda Kabakçı Mustafa, bir yanda Mustafa Reşid Paşa, bir yanda Alemdar Mustafa Paşa… ve daha nice Mustafalar.!”

Tanrı, iradesini hakim kılmak için nasıl iyi insanlar kullanmışsa, din sömürgeni ve ahlak sürüngenleri de, her türlü kutsalı kendi iradelerini egemen kılmak için kullanır.! Yezid soylu müfterilik buna dahildir. Bu kültürün zihnindeki Siyonizm ve masonluk diskuru, “hak-batıl, mümin-kafir” söyleminin küflü hezeyanlarıdır.

Mustafa Reşid Paşa, Âli ve Fuad Paşalar, Midhat Paşa, Namık Kemal, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp gibi yenilikçiler, ona göre Türk’ün ruh kökünü kurutan Sahte Kahramanlardır. Bu zırvaların elbette tarihsellik, nedensellik ve gerçeklikle hiç ilgisi yoktur. İdeolojik kök paradigma “Şeriat” kelimesidir. Mürşidimizin “Yahudi ve münafık tabyesi” dediği şeyler, Franız ihtilalinde kilisenin Volter için kullandığı aforizmalardır.

En ahlaksız yalanı Keçecizade Fuad Paşa (1815–1869 ) için yazdığıdır. Paşa Nice'e tedaviye gidince güya Papa huzurunda Hıristiyan olasıymış. Batının büyük devlet adamları arasında sayılan, Keçecizade İzzet Molla’nın oğlu ve bıraktığı “Siyasi Vasiyetname” bilgelik manifestosu diye literatüre geçen, Sadrazam Fuad Paşa hakkında yazdıkları tamamen gerçek dışı ve iftiradır.

Ulu Hakan ve Vahdeddin kitapları asgari bir tarih okuması olmadan, fosilleşmiş bilgilerle, kendi çömezlerine karşı tarih oluşturma gayretidir. Tarihçi olmadığı halde en ahlaksız yalanları tarih adına yazar. Dört kitap ve dört kişiden duyduğu asparagas bilgilerle, şiirsel bir kuru hamaset kurgular. Tarihsel olay ve olgu incelenecek yerde, dedikodu ve rivayetlerden sonuç çıkarılır. Ne kronolojideki yerine oturur, ne muhakeme ne nesnelliğe ihtiyaç duyulur. Vicdan ve ahlak sıfırlanmıştır.

Olay ve olgular, kurgusal kompozisyon estetik ve şairane cümlelerle hipnotize edilir. Medrese öğretisinin ağızlarda sakız, dillerde pelesenk olmuş safsatası: “Milli şahlanış fikrini Mustafa Kemal Paşa’dan önce Vahdeddin ortaya koymuştur.” Kin ve öfkesini tatmin ve yanlış bilinç oluşturma amaçlı hamasi benzetmeler, olsa olsa medrese öğretsinin haçlı kinidir.

Sadece bir kitap yazmış olmak için kaleme aldığı bir kitabı da "Son Devrin Din Mazlumları"dır. Baştan sona demagoji ve mantık oyununun şahikası: Kronoloji, metodoloji, dürüstlük ve vesikaya gerek duyulmadan, akıl dışı zırvalar bilgi olmuştur. İlahi ve kitabi olmayan metafizik ve sosyolojik Zen Budizm ve Şintoizmin ahlak ilkelerinden bile gerilere düşülür.

Öyle ki, tarihsel bilgi, olgu ve yorumlar keramet sahneleriyle ilahi komedyaya dönüştürülür, metafizik belagatla akıl ve muhakemenin üstü iyice örtülür. İnandırıcı olmak için rüyalara Resulü Ekrem davet edilir. Medrese öğretisi ve hurma kültüründe her söylemin ucu serbesttir, mahkemede hakim sanığın sanık hakimin yüzüne tükürür, İzmir Suikastinin 13 idam sehpası 33’e çıkarılır. Dinci ve şairane hamaset uygarlığa yenilmiş olmanın aşağılık kompleksi, potansiyel, megalomani ve şizofreni olarak karşımıza çıkar...

Süper Mürşidimiz Put Adam kitabını meğer elli sene öncesi yazarak Kadir Mısıroğlu'na götüresi, o da şu gerekçeyle basmayasıymış: “... Rıza Nur’un anıları gibi birinci elden kaynak olmayıp, mahdut kaynak ve hissiyat ile yazılasıymış."(Bkz. Gurbet içinde gurbet, Sebil 2004, s. 260).

Püsküllü Kadir'in basmadığı bu kitap sonunda Araplara nasip olacaktır. 1968 yılında Türkiye’ye gelen Kerküklü Muhsin Abdülhamid isimli delikanlı, üstad-ı azama Atatürk hakkında bir kitap yazmasını önerir. Arap alemi bu kitapla Atatürk’ü yakından tanıyacakmış. Mısıroğlu’nun basmadığı müsveddeleri Süper Mürşid 1972’de Bağdat’a gidip kendi eliyle teslim edesi, bir hafta ağırlanıp türbeler gezdirilesiymiş. İbni Teymiyye öğretisine göre gerekli değişiklikler de yapılmış. Süper Mürşid'in tek şartı kitaba kendi adının konmaması imiş. 1977 yılında “er-Racül’s- Sanem” (Put Adam) adıyla Beyrut’ta Arapça basılan kitap, Put Adam'ın kendisidir.

“Eski bir Türk subayı”gibi takma ismiyle Beyrut’ta yayınlanan bu kitap, nihayet 2019 yılında Türk okuruyla buluşur. Yayıncı da Darü'l Hilafeti'l Aliyye Medresesi'dir. Arka kapağında şu zihinsel derinlik yazılı: "... Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? Ah, küçük bir hokkabazlık, sefil aynalı dolap; bir şapka, bir eldiven,bir maymun ve inkılap."

Put Adam'ın işte böyle bir macerası var (Derin Tarih, 2016 Mayıs). Şunu da biz ekleyelim. 1968'li yıllarda Şevket Süreyya'nın TEK ADAM kitabı şöhretinin zirvesindeydi. Necip Fazıl'da işte buna nazire olarak PUT ADAM adını verecektir...

İşte size Medrese öğretisi ve Külliye zihniyetinin üstadları ve kitabın kısa hikayesi. Bize göre Külliye bu değerli kitabın toplatma kararını kaldırıp büyük devlet ödülü vermeli, Batı dillerine çevrilip Nobele aday gösterilmeliydi. Hatta Put Adam denilen bu sahte kahraman, yeni yetişen kindar ve dindar nesiller için, okullara din kültürü ve ahlak dersi yapılmalıydı.

Unutmamalı ki, Ayasofya’nın camiye çevrilme düşüncesi, kendisi başta olmak üzere, Nurettin Topçu, C.R. Atilhan, Eşref Edip ve MŞE gibi İslamcıların, Fatih'in kılıç hakkına dayalı gerekçeleriydi. Madem uzaya araç gönderemiyoruz, hiç olmazsa minarelerden yükselen seslerle, düz dünya teorisine inanan nesiller uzayın fethine çıkmalı, Ayasofya mimberinden güneşe ve uygarlığa kılıç sallayabilmelilerdi.

Son cümle: Put adam kitabında yazılı zihinsel reddiyeler, uygarlığa yenildiğini anlayan kibirli bir kültürün yüksek egosunda mündemiç aşağılık kompleksini tatmin için, bilinç ötesinin tarih ve gerçek dışı çaresiz gösterisidir...

* Not: 3 Mayıs 2019’da yazılan bu yazı güncellenmiştir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar