
Abone ol
Faşizm(ler)in güncelliği ve ırkçılık
- I) “GENEL”E DAİ
- II) DENEYLER
- IV) SÜREKLİ MÜCADELE
- V) IRKÇILIĞIN GÜNCEL BOYUTLARI
- VI) BİR KAÇ SATIR
- I) “GENEL”E DAİR
- i) Kronikleşen ve derinleşen ekonomik, toplumsal, siyasal, ideolojik-kültürel kriz. Bu krizin olağan yöntemlerle (örneğin hükümet değişikliği veya reformlar gibi) giderilemez olması ve sistemin zaten reform yapma, kendini yenileme yeteneğinin olmaması.
- ii) İşçi sınıfının bölünmüş, parçalanmış, örgütsüz olması.
- iv) Meşruiyet ve hegemonya boşluğunu oluşması.
- v) Egemen siyasetin merkezinin çökmesi yanında resmi ideolojinin krizde olması.
- vi) Burjuva iktidar bloğunun çatlayıp, dağılması ve dolayısıyla da kutuplaşması.
- II) DENEYLER
- yüzyıl faşizmleri her ülkede farklı biçimlerde gelişti. Ama hepsinin özelliği, içinden geldikleri toplumda bulunan bir ideolojik malzemeyi ve bazı nitelikleri kullanıp bunları kitleselleştirmeleriydi. Örneğin İspanya’da Franko faşizmi,[54]Katolikliğin en yobaz, en gerici kanalından beslenerek bir milliyetçi- Katolik ideolojiyle yıllarca hükmetti. Çoğu yerde faşizmler elit düşmanlığını, kaybolmuş bir şanlı geçmişin yeniden diriltilmesi hülyasını, savaşçılığı körüklediler. Ülkede egemen olan dinin en erkek egemen, otoriteye biatı teşvik eden, farklılığa düşman olan yönlerini kışkırtarak, güçlerini pekiştirdiler. İçinden çıktığı toplumun, Nino Valensi’nin işaret ettiği gibi, aslında en ahlâksız yönlerini kışkırtıp insanın içindeki kötüyü dışarıya vurmasını ve bunun ortak değer ve kanaate dönüşmesini sağladılar. Güç yoksunluğu bunalımları yaşayanlara güce tapınarak güçlü olma hissi verdiler.
- yüzyıl faşizmlerinin toplumları götürdüğü yeri biliyoruz. XXI. yüzyıldaki benzerlerinin de içinden geldikleri toplumları benzer yerlere götürecek olmaları kuvvetle muhtemeldir.[55]
- IV) SÜREKLİ MÜCADELE
- V) IRKÇILIĞIN GÜNCEL BOYUTLA
- ABD’nin Güney Carolina eyaletine bağlı Richland County kasabasında emniyet kemerini takmadığı için durdurulan Levar Jones adlı 34 yaşındaki siyahî genç, silahsız olduğu ve hiçbir direnme göstermediği hâlde polis Sean Groubert tarafından vuruldu. Siyahî adamın “Beni neden vurdun” diye bağırdığı duyuldu.[106]
- ABD’nin Chicago kentinde 20 Ekim 2014’te polis tarafından öldürülen Laquan McDonald (17) isimli gencin 14 saniye içinde 16 kez kurşunlandığını gösteren görüntülerin yayımlanmasının ardından binlerce kişi sokağa döküldü.[107]
- ABD’de ırkçılık ve polis şiddetine yönelik tartışma başlatan Ferguson olaylarının birinci yıl dönümünde, 19 yaşındaki silahsız siyahî üniversite öğrencisi Christian Taylor, Teksas eyaletindeki Arlington’da Brad Miller (49) adlı polis tarafından vuruldu.[108]
- ABD’nin Güney Carolina eyaletindeki Charleston kentinde, 21 yaşındaki ırkçı Dylann Roof’un tarihi bir siyahî kiliseye düzenlediği ve 9 kişiyi öldürdüğü saldırı ne medya ne de yetkililer tarafından “terör” olayı olarak nitelendirildi. Birçok insan hakları kuruluşu bu tercihi sorgularken, ülkede “siyahîler ve Müslümanlar ölünce neden terörizm sayılmıyor,” şeklinde tartışma başladı.[109]
- Çakı bulundurmak suçundan 12 Nisan’da gözaltına alınan ve polis aracına kilitlenen Freddie Gray, araçtan indikten sonra hastaneye kaldırılmış, omuriliğinden ciddi biçimde yaralanma sonucunda 19 Nisan’da hastanede ölmüştü. Avukat Bill Murphy, Gray’ı gözaltına alan 6 polisin kamuoyuna içeride neler olduğu izah etmesi gerektiğini belirtti.[110]
- ABD’nin güneyinde, daha önce 1995’te, ırkçı beyaz örgüt Ku Klux Klan’ın yaktığı kilisede bir kez daha yangın çıktı. Güney Carolina eyaletinde Mount Zion Kilisesi’nde yangın çıktı. Güney Carolina’da bir hafta içinde siyahların 7 kilisesi yakıldı.[111]
- Amerikan havayolu şirketi United Airlines’ta seyahat eden Müslüman bir kadın yolcunun ‘kutu kola’ isteği bunu “silah olarak kullanabileceği” gerekçesiyle reddedildi. Kadının yanındaki erkek yolcuya ise “kutu bira” servisi yapıldı.[112]
- ABD’nin Los Angeles eyaletinde polis bir evsizi öldürdü. Çevrede adı “Afrika” olarak bilinen evsizin polisin silahını aldığı iddia edilirken, ortaya çıkan görüntülerde polislerin yere yatırdıkları evsize 5 el ateş ettiği görüldü.[123]
- ABD’de her yıl polis şiddetinin bir sonucu olarak yaklaşık 1000 kişi hayatını kaybediyor. Bu, günde ortalama 3 ölüm demek. ABD’deki polis şiddetinin akıllara zarar seviyesi öteki belli başlı sanayileşmiş ülkelerin çok ilerisinde. Almanya’da 2013 ve 2014’te toplam 8 polis cinayeti olmuş. Kanada’da her yıl yaklaşık bir düzine kadar kişi polis tarafından öldürülüyor. 2014 yılı Pasco, Washington’da (nüfusu 68 bin) polis tarafından öldürülenlerin sayısı, Büyük Britanya’da (nüfusu 64 milyon) üç yılda polis tarafından öldürülenlerin sayısından fazlaydı.[124]
- Amerikan polisinin siyahlara karşı bir cinayet makinesine dönüştüğü anlaşılıyor. 2015 Ocak’ından Ağustos’una 197 siyah polis kurşunuyla öldü. “Mapping Police Violence” (Polisin Şiddet Haritası) projesi kapsamında derlenen rakamlara göre, Ocak 2013’ten Ağustos 2015’e beri 800’den fazla siyahî polis tarafından öldürüldü.[125]
- ABD’de 1880’ler ve 1960’lar arasında uygulanan, siyahîler ile beyazların aynı ortamları paylaşmalarını yasaklayan ‘Jim Crow’ kanunların uygulandığı dönemde 2 bin 911 siyahî öldürüldü. Verilere göre polis sadece 2015 yılı Ocak’ından 2016 Temmuz’una kadar 1482 kişiyi katletti; öldürülenlerin büyük kısmı siyahî. [126]
- ABD’de polis 18 ayda çoğu siyah 1712 kişiyi öldürdü.[127]
- Yüzde 67’sini siyahların oluşturduğu Ferguson’da 2012-2014 kesitinde trafikte araçları durdurulanların yüzde 85’i, tutuklamaların yüzde 93’ü, ceza kesmelerin yüzde 90’ı, polisin güç kullandığı vakaların yüzde 88’ini siyahlar oluşturdu. Irkçı e-postalar basına yansıyınca bir polisin işine son verildi, ikisi de geçici olarak görevden uzaklaştırıldı.[128]
- Neo-Nazi şiddeti, 1990’dan Nisan 2013’e kadar 182 kişinin ölümüne neden oldu. Yalnızca 2001-2011 arasında camilere 200’den fazla saldırı gerçekleştirildi.[152]
- ‘Amadeo Antonio Vakfı’, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden bu yana geçen 20 yıl içinde Neo-Nazi grupların 21’i Türk 182 kişiyi öldürdüğünü açıkladı.[153]
- Neo-Nazilerle istihbarat servisleri arasındaki ilişki ve bu ilişkilerden kaynaklanan cinayetler, Berlin’i iyice sıkıştırmaya başladı. 2000-2006 yılları arasında 8 Türk ve bir Yunanlı küçük işyeri sahibini kendi işyerlerinde “infaz ettikleri”, 2007’de bir kadın polisi öldürdükleri, bu arada 14 adet de banka soydukları ileri sürülen “Neo-Nazi çeteye”, Alman istihbaratı içinden destek sunuldu.[154]
- 1985’ten sonra Almanya’da özellikle Türklere karşı bir dizi kundaklama olaylarını yaşandı. Bunların unutulamaz olanları Mölln, Solingen ve Manheim’de çok sayıda Türk’ün ölümüne neden olan kundaklamalardı. Almanya’da 25 yılda resmi rakamlara göre 100’den fazla göçmen, ırkçı motifli saldırı ve kundaklamalar sonucu yaşamını kaybetti.[155]
- 1992’de, Almanya’da, Mölln’de Türkiyelilerin yaşadığı iki binanın kundaklanıp üç kişinin ölmesi, 1993’te Solingen’de 5 kişinin, 2008’de Ludwighafen’de 9 Türkiyeli’nin ölümü ile sonuçlanan ırkçı katliamlar oldu. 2000 ile 2006 yılları arasında, Zwickau Neo-Nazi hücresinin yaptığı belirtilen, ama, Alman gizli servisinin de karışmış olabileceği, Almanya’nın değişik kentlerinde 8 Türk ve bir Yunanlı’nın öldürülmesi de başka bir boyut.[157]
- Rostock kentinde, aşırı sağcılar tarafından 2004 yılında öldürülen Mehmet Turgut için düzenlenen bir anma töreni sırasında maskeli aşırı sağcılar polise saldırdı.[158]
- Aşırı sağcıların yükselişe geçtiği Almanya’da bir grup, Pforzheim kentinde yılbaşı gecesi Türk restorana ırkçı saldırıda bulundu. Aşırı sağcılar, dükkân sahibi İbrahim Kural’ı bıçaklayıp kaçtı.[159]
- Herford kentinde 2014 yılında trafik kontrolü esnasında Türk kökenli Hüseyin E. polis tarafından dövüldü. Polisten şikâyetçi olan Hüseyin’in bu talebi kabul edilmedi. Üstüne polise mukavemet suçundan hakkında dava açıldı. Ancak ortaya çıkan video Hüseyin E.’nin, polis şiddetine maruz kaldığını açıkça gözler önüne serdi.[160]
- Dormagen kentinde bir ilkokula, liseye ve şehir meydanına Türkleri hedef alan ırkçı yazılar yazıldı. Hackenbroich ilçesinde bulunan “Leibniz Gymansium” adlı lisenin pencerelerine ve duvarlarına 3 Ocak 2015’de kimliği belirsiz aşırı sağcılar, “Türkler Alman olamaz” ve “Türkler öldürülecek” şeklinde yazılar yazdı, Nazilerin sembolü gamalı haç işareti çizdi.[161]
- Hannover kentinde hava yolu güvenlik personeli olarak çalışan İbrahim E.’nin işyerinde Türkçe konuşmasını yasaklayan işverenine karşı açtığı davada, taraflar anlaşmaya vardı. Buna göre, işyerindeki konuşma dili Almanca olacak, molalarda ise Türkçe konuşulmasına izin verilecek.[162]
- Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Neo-Nazi terör örgütünün cinayetlerini araştıran parlamento komisyonunun başkanı Sebastian Edathy’nin ofisine bombalı saldırı düzenlendi.[163]
- Mülteci sayısında artış yaşanan Almanya’da aşırı sağcı şiddet ve tehdit eylemleri de katlanıyor. Polis Teşkilâtı’nın istatistiklerine göre, çoğunluğu mülteci yurtlarına yönelik olmak üzere aşırı sağcı şiddet eylemlerinde büyük bir artış yaşandı. 2015’in Ocak-Kasım kesitinde mülteci yurtlarına yönelik saldırı, taciz ve propaganda yazıları şeklinde 817 ırkçı eylem gerçekleşirken, 2014 yılına oranla 3 kat bir artış yaşandı.[164]
- Kuzey Alman Radyo Televizyon Kuruluşu, Hannover kentindeki polis karakolunda göçmenlere yapılan kötü muameleyi ortaya çıkardı. 2014’de Tren Garı’nın yanındaki karakolda meydana geldiği aktarılan olayda, bir polis memuru göçmenlere yaptığı eziyetleri WhatsApp aracılığıyla arkadaşlarıyla paylaştı. Soruşturulan polis, 19 yaşındaki bir Afganistanlı göçmene yaptıklarını şöyle anlattı: “Bunu dövdüm. Bir Afgan. Giriş yasağı var. Parmağımı burnunun içine soktum. Sonra da boğazını sıktım. Eğlenceliydi. Sonra da ayağında kelepçeyle karakolun içinde yerde sürükledim. Güzeldi.”
- Köln kentinde 2016 yılbaşı gecesi yaşanan taciz ve gasp olayları nedeniyle sığınmacılara yönelik artan tepkiler saldırıya dönüştü. Yaklaşık 20 kişilik bir grup, Afgan ve Suriyeli sığınmacıları hedef aldı.[166]
- Lingen kentinde bir kişinin tüfekle ateş etmesi sonucu iki sığınmacı yaralandı. Bentheim polisince yapılan açıklamaya göre, 21 yaşındaki bir kişi, sığınmacı yurdunun önünde bulunanlara tüfekle ateş etti. Olayda Makedonyalı 5 yaşındaki kız çocuğu ile 18 yaşındaki bir Suriyeli bacaklarından yaralandı.[167]
- Alman istihbaratı, Eichmann’ın 8 yıl Arjantin’de saklandığını bildiği hâlde göz yummuş. Yeni açıklanan belgelere göre, Alman istihbaratı, Yahudi soykırımının başlıca sorumlularından Adolf Eichmann’ın “Clemens” sahte adıyla Arjantin’de saklandığını CIA’dan bile gizledi. Olay Bild gazetesinin yargı yoluyla verdiği mücadele sonucu aydınlandı.[168]
- Neo-Nazilerin yakarak katlettiği Solingen kurbanı Genç ailesinden beş kişi için anma töreni düzenlenemedi. Almanya’da her yıl anma törenlerinin düzenlendiğini belirten Mercimek Köyü Muhtarı Osman Saykal, “Son yıllarda resmi olarak anma etkinliği olmadı. Zannedersem bu olay unutulsun isteniyor” diye konuştu.[169]
- Oturma izinleri, artık pasaport sayfalarına yapıştırılmayacak ve ayrı bir çipli kart olarak verilecek. Almanya 1 Eylül 2011’den itibaren ülkede ikamet eden yabancılar için çipli kart uygulamasına geçiyor. Kartta, Almanya’daki oturum iznine ilişkin bilgiler yer alacak. Yabancılar için hazırlanan çipli kartların üzerinde kart sahibinin biyometrik fotoğrafı ve iki adet parmak izi bulunuyor. Ayrıca kullanıcıya özel bir PIN kodu verilerek kartın bir başkası tarafından kullanılması engelleniyor.[170]
- Olimpiyatlara katılan kürek takımının üyesi Nadja Drygalla’nın aşırı sağcı gruplarla ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Alman 8 tek kürek takımının üyesi Drygalla hakkında ortaya atılan iddiaların yeni olmadığı da ortaya çıktı. 2011’nın mart ayında genç sporcunun Neo-Nazi gruplarıyla birlikte olduğu haberleri yerel gazetelerde yer almış. Bu haberlerden kısa bir süre sonra Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde polis olarak görev yapan Draygalla, amirlerinin baskısıyla görevinden uzaklaştırılmış. Genç sporcunun, internette ırkçı oldukları açıkça belli olan kadınlarla birlikte poz verdiği resimleri de bulunmasına rağmen Olimpik takıma alınması tartışılıyor.[171]
- Dortmund kentinde aşırı sağcı ‘Die Rechte’ adlı partiye bağlı sarı tişörtler giyen ırkçıların özellikle göçmenleri hedef alan kimlik kontrolü ve devriye eylemi düzenlediği bildiriliyor.[172]
- Dünyanın önde gelen online alışveriş sitesi Amazon’un Almanya’daki depolarında Neo-Nazi skandalı yaşandığı ortaya çıktı. ARD televizyonunun yayınladığı görüntülerde 5 binden fazla geçici göçmen işçinin çalıştığı depoda güvenlik görevlilerinin Neo-Nazi kıyafetleri giyen ve bu görüşle bağlantısı olan kişiler olduğu görülüyor. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden çalışmaya gelen göçmenleri “kontrol altında tutmak” için şirketin bu yola başvurduğu belirtiliyor. ARD’nin haberine göre depolarda çalışan işçilere söz verildiğinden daha az ödeme yapıldığı, sürekli aramalara tabi tutuldukları ve Neo-Nazi üniformaları giyerek tehdit edildikleri aktarıldı.[173]
- Sturmvogel adlı aşırı sağcı ve ırkçı örgütlenme, Alman çocuklarını İsveç’te kurduğu Nazi kamplarında askeri ve ideolojik eğitimden geçiriyor. ‘Expo’ dergisi, ‘Kvällposten’ gazetesi ile birlikte Almanya’da çalışma yürüten ırkçı ve Nazi grupların, yaşları 7 ila 15 arasında değişen Alman çocuklarını Güneybatı İsveç’te bulunan Skåne bölgesinde askeri ve ideolojik eğitimden geçirdiklerini açığa çıkardı. En yakın yerleşim birimine 10 kilometre uzaklıkta olan eğitim kampı ormanın içinde kurulmuş. Sahibi ise uzun yıllar Almanya’da Nazi ve aşırı sağcı gruplardan birinin liderliğini yapmış 90 yaşlarında bir Alman. Göndere çekilen bayrakta Sturmvogel adlı aşırı sağcı grubun amblemi olan bir yırtıcı kuşun resmi bulunuyor. Alman uzmanlar, Strumvogel’i kökleri Nazizme ve soykırıma dayanan aşırı sağcı bir örgüt olduğu değerlendirmesini yapıyor.[174]
- Fransa’da Yahudi karşıtı faşistlerden sonra Vatikan da İsa peygambere hakaret ettiği gerekçesiyle Romeo Castellucci’nin “Tanrı’nın Oğlunda Çehre’nin Tanımı” başlıklı oyununun yasaklanmasını istedi.[203]
- Calais kentindeki yaklaşık 6 bin kişinin kaldığı mülteci kampında insanlık dışı uygulamalar devreye girdi.[204]
- Liman kenti Calais’te mültecilerin kurduğu ve Fransız yetkililerin “bataklık” olarak nitelendirdiği kampı yıkmak için polis, müdahalede bulunmuştu. Yıkımla ilgili tablo netleşti. Yaklaşık 6 bin mültecinin kaldığı çadırlar ve barakalar buldozerlerle yıkıldı. Eşyalar çöpe atıldı. Danıştay kararı olmadan yıkıma gelen polise tepki gösteren bazı mülteciler, kaldıkları çadırları ateşe verdi.[205]
- Paris’in güneyindeki Evry kasabasında 26 Ağustos 2012 günü 70 Roman’ın yaşadığı bir kamp polis tarafından boşaltıldı.[206]
- Nice ve Saint-Etienne-du-Rouvray terör saldırılarından sonra Fransa’nın Akdeniz sahillerinde bulunan birçok belediyenin Müslüman kadınların giydiği Burkiniye yönelik yasakları inanılmaz boyutlar aldı. 30’a yakın sağcı ve solcu belediye başkanları plajlarda burkini yasağını getirirken Başbakan Manuel Valls’ın bunlara açıktan destek çıkması ve Korsika’da bir plajda büyük bir linç girişimin yaşanması, Nice şehrinde sadece başını örten bir kadının herkesin önünde polisler tarafından üstünü çıkartmaya zorlaması, para cezasına çarpıtılması, başka bir kadının çocukları ve polisin önünde vatandaşlar tarafından hakaretlere maruz kalmasıyla alınan güvenlik önlemlerinin toplum içinde İslâmofobinin güçlenmesinin zeminini oluşturduğunu gösteriyor.[207]
- Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, “helal et” tartışmalarını takip eden “İslâmi terör” korkusuyla alevlenen İslâm paranoyası yeşil sahalara da sıçradı. Narbonne’da ev sahibi takım ile Monpellier’nin Petit Bard kadın takımı arasında oynanacak maç “başörtüsü engeline” takıldı. Maçın hakeminin, kimlik tespiti için başörtülerini çıkarmalarını talep ettiği Petit Bard oyuncuları hakeme karşı çıkınca, hakem maçı iptal etti.[208]
- VI) BİRKAÇ SATIR
Yorum Yazın