
Hacıbektaş'a yaptığı ziyaretin ardından 24 Aralık 1919 tarihinde Kırşehir'e gelen Mustafa Kemal Atatürk, şehrin ileri gelenleri ile İstiklal Savaşı hakkında görüş alış verişinde bulundu. Kırşehir Gençler Derneği'nde kendisine uzatılan hatıra defterine, ''Kırşehir gençleri, vatanımızda gençliğin kıymetli bir emmuzeci olduklarını isbat edecek efkar-ı metine ve musube ile mütehalli bulundukları kanaatı ile vaz-ı imza eyleriz'' şeklinde yazdığı bilinir. Ancak, az bilinen ise, Atatürk'ün dernek binasında bulunan Kırşehirli gençlere yaptığı konuşmadır. İşte o konuşma:
ATATÜRK'ÜN KIRŞEHİR GENÇLER DERNEĞİNDEKİ SÖYLEVİ (*)
(24.XII.1919) (**)
"Milletimiz teşkilat fikrini henüz zihnine sokmamıştır. Ekseriya bunu hükümete terk eder. Bu, milletimizin öteden beri itiyat ettiği bir ahlaktır. Fakat, zaman, hadisat ve tecarüb gösterdi ki, bizatihi milletin mütehassıs ve mütefekkir olması lazım. Her ne şekil ve vasıfta olursa olsun ahara terk etmemek lazımdır, ederse bugünkü netice hasıl olur.
Nazarımızı tarihe çevirecek olursak, millet derece-i hakimiyetinden aşağı doğru inmeğe başlamıştır. Fakat, düşününüz! Milletimizin her ferdi mütefekkir ve mütehassıs bir tarzda yetiştirilmiş olsaydı muhakkak bu hale gelmeyecekti. Memleketi ve milletin idaresini deruhte etmiş olanlar, içtihadında hata etmiş olur, fakat bütün bu hataların netice-i müellimesinden millet mutazarrır olmuştur.
Mütarekeyi müteakip milletimiz, teessüfle söylenir, mukadderatının müsamahakarı bir halde bulunuyor, mevcudiyetimizi imhaya hahişker olan düşmanlar, acı darbeler indiriyor, milletimiz parçalanmaya namzet bulunuyordu. Şayanı teşekkürdür ki, bazı ahval, haizi kıymet olan milletimizi teyakkuz ve intibaha getirdi. Yer yer efradı milletimiz yekdiğerini aramaya, bulmaya başladı. Bunun neticesi olarak teşkilat meydana geldi. Devletimizin istiklalini mahvetmeye çalışan ecanip, milletimizden böyle bir ruhu tecelli edeceği ne intizar etmiyorlardı. Burada yaşayan insanları hissiz mahlukattan ibaret zannediyorlardı. "Böyle bir milletin hakkı bekası olamaz" kararlarını ittihazda bir millet mevcudiyeti nazar-ı dikkate alınmadı, milletimizin hadi sat ve dere bat neticesi olarak yer yer taazzuv etmesine ehemmiyet vermemişlerdir. Bu ehemmiyet verilmeyen parçaların müdafaa etmek istedikleri ve verdikleri karar ve bütün milletin kabul ettiği nokta-i esası; Kuvayı milliyenin amil, iradesi milliyenin hakim olmasıdır.
Ve bu teşkilatın ruhu budur. Bu maksatla teşkilatı teşmile başladığı zaman, ecanip nazarı dikkatini Türkiye'ye çevirmeğe başladı, mahiyeti asliyesine inanamadı; muhtelif memurlar, heyetler gönderdiler; bizde bir hissi hayat keşif ve onu yakından temas ile tetkike başladılar ve binaenaleyh anladılar ki, miskin bir millet değildir, altı yüz sene ve daha evvelden beri hakimiyetini ispat etmiş, efendilik yapmış bir millet, onların tasavvur ettiği gibi esir bir millet değildir. Binaenaleyh ecanip tamamen kani olmalıdır ki: Türkiye ve Türkiye'de yaşayan Millet, başlı başına bütün cihan milletleri içinde müessir bir mevcudiyete maliktir, bu izole edilemez. Elhamdülillah devletimiz ve milletimizin istiklali mevzuu bahis olmaktan çok uzaklaşmıştır. İstiklalimize her suretle hürmet edilmesi tahakkuk etmiştir. Bu bizim için kafi değildir, bu maksat ve gayemizi temin edemez, maddeten takarrürünü görmek mecburiyetindeyiz, tamamen mutmain olmak atideki küşayış ve temeddünü bihakkın temin edebilmek için vatan sahıla olarak görüşmeliyiz.
Müstakil yaşamak için feyizli vatanın teminine muhtacız. Çizdiğimiz bir hudut vardır, bu hududu ecanibin elinde bırakmayacağız, emniyetimiz pek kavidir.
Bu teşkilat henüz bir şekilden ibarettir, bugün yarın buna bir şekli hendesi gibi bakamayız, buna ruh verebilmek için de her ferdi milletimizin dimağını inkişaf ettirmek,heyeti umumi yenin mukadderatına vuku bulacak taarruz ve tecavüzden kendilerini muhafaza edebilmek için teşkilata müntehiden tevessül etmek lazımdır.
Vahdeti vatana ait fikirlerimiz kısa oluyor, diğer vatandaşımıza vuku bulacak zarardan müteessir oluyoruz. Bütün millet bir vücut gibi bir hale getirilmelidir. Her millette olduğu gibi bizde de bir işe müteşebbisler başlar, en son ferde ve yukarıya doğru sirayet ettirilir. Az zamanda matlup veçhile istikameti hakiye ye sevk edebilmek için münevverler daha çok vazife dardır. Münevverlerin vazifeleri gayet büyüktür. Hiç bir millet yoktur ki, ahlak esasa tına istinat etmeden tefeyyüz etsin. Münevverlerimiz vatan ve millet fikirlerini vermekle beraber rakip milletlere karşı muhafaza-i mevcudiyeti için lazım olan husus atı temin ederlerse vazifelerini daha vasi surette ifa etmiş olurlar."
______________
(*) Bu Konuşma A. Ü. Türk inkılap Tarihi Enstitüsü tarafından Resmi Belge Olarak Kabul edilmiştir.
(**) Bu Konuşma Kırşehir Gazetesi'nin 30.08.1936 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.
Yorum Yazın